ANADİLİM BENİM KANAYAN YARAMDIR
ANADİLİM BENİM KANAYAN YARAMDIR
Pelin ve Mevlüd Oruç’ un ev sahipliğini yaptığı Orontes Kitabevinin bu hafta ki konuğu Yazar Meryem Fehime Oruç ile söyleşi ve imza günü gerçekleştirildi. Oruç, kitapseverlerle buluşup hem güzel bir söyleşi yaptı hem de kitaplarını imzaladı.
Oruç; şiirlerinden kısaca örnekler verirken şu ifadelere yer verdi:
ŞİİR SÖZÜN DAMITIMIDIR.
“İlk şiirim:” IŞIK: Ah ışık kendinde yol alan /Su, elle tutulmayan ışık /Ağaç, yolu bulan ışık /Su toprağın esiri /Ben tüketip de ömrümü /Mezar taşı kadar gelişen /Sus! /Göğün ziftinde ucan martı /çığlığıyla yardı ya geceyi /Hadi taşını havalandır.” Bu bir arayış şiiriydi ve benim arayışım hala devam ediyor. Sizce de hayat dediğin bir arayış değil midir?
Biz çok konuşup az okuyan, az düşünenlerdeniz. Dinlemeyi değil de ne olursa olsun konuşmayı severiz. Mesele herhangi bir konu hakkında bir şey bilip bilmemek değil, meseleler konuşmaktır. Bu şiiri ben de dahil bütün okuyanlar için:”
Kendini Aldatan: Üzülme/Küçücüktür işçi/Toplaştı mı /Kahkahası bomba /Titrersin /Üzülme /Aç olana /Grevdekine /Susana /Boş verene //Kendine üzül /Neyi unutup /çoğalttın yükümüzü /Neyi oluşturup /yaydın gözlerinde /Neyi kattın /kendine başkalarına /Neresindesin düşünün /üzül üzül /kendini aldattığına.”
Bilmem anadilinizle barışık mısınız? Ben değilim. Anadilim benim kanayan yaramdır. Suskunluğumdur. Körlüğümdür. Ne anlatırsam anlatayım bir yanımın sürekli eksikliğidir. Bu şiir de eksikliğimin şiiridir.”
Patlama: Anam /bilmez resmi dili /Yazsam acılarını acılarımı /Laldır okuyamaz /Okusam usulca /Dudağının gözünün parmağının ucuna /Takar en kırık gülüşünü /Utanırım utanırım /Anlatmamaktan /Paylaşmamaktan /Anamın diliyle akanı //Siz dil evrenseldir /Diyorsunuz sırıtarak /Gövdesine yaslandığınız /ağacımızı yoluyorsunuz arsızca /Unutarak geçmişini /Yolunan nasıl çoğalır /Egemenin sopasını tutarak /Kral kesilmişsiniz başımıza /…/ Bırakın soluk alsın içimiz /Ölürsek kuruyup dökülürsünüz /Patlarsak kaybolursunuz /İntikam aptallıktır /Yol verin içimizin suyuna”.
Yaşadığımız coğrafyadan doyalı hep barış konuşulur hani. Onun sözüyle şiire devam edelim. “Barış Öğrenmektir: Sizin oralarda zeytin dalı mıdır /Barışın bayrağı /Yoksa yakaya takılan güvercin mi /Buralarda ikisi de geçerli /Ben barış bayrağının /kimsenin tekeline almayacağı /her yerde çoğalabilen /asma dalı da olsun isterdim/ Hemen serpilip genişleyen/öğrenmenin ufkuymuşçasına” bu şiiri 2014 de basılan Gel kitabımdan. Hala da en iyi barışın farklı dillerden, kültürlerden insanların birbirini gördüğü, duyduğu, anladığı ve daha çok anlamak için karşılıklı çaba sarfettiği öğrenmenin ufku gibi düşünüyorum.
İlla da illa bir mesaj vermem gerekiyorsa bu mesajı önce kendime veriyorum sonra çevremdekilere. Lütfen telefonu, televizyonu kapatıp birbirimizle konuşalım. Kim ne okuyor ne izliyor ne düşünüyor? Laf lafı açar çünkü. Dinlemesini, konuşmasını insan toplum içinde öğrenir. Yüzmeyi karada değil de suda öğrendiği gibi.”
Haber: Erdal YILMAZÇELİK