"İNTİHAR DEĞİL CİNAYET!"

SAMANDAĞ 06.09.2024 - 17:17, Güncelleme: 06.09.2024 - 17:17 1948+ kez okundu.
 

"İNTİHAR DEĞİL CİNAYET!"

"İNTİHAR DEĞİL CİNAYET!"
"İNTİHAR DEĞİL CİNAYET!" Samandağ Kuşalanı Mahallesi sakinlerinden Alper Uzel'in ölümünün ardından Kaldıraç Hareketi bir basın açıklaması düzenledi. Abdullah Cömert Alanı'nda düzenlenen basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: "Basına ve Komuoyuna, ‘’Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan Ne kadar acı geçmişse yaşayacağız Hepsini yeniden, bir bir dünyada Dünyadan ve dünyayla sana sığınırım’’ Alper Uzel, dostumuz, yoldaşımız iki gün önce yaşadığı evin damında kendini asarak hayatına son verdi. 25 yaşında olan Alper, dün toprağa verildi. Her yıl 15-24 yaş arası binlerce genç intihar ederek yaşamına son vermektedir. Sizce bu olağan mıdır? Bu o binlerce kişiyi ‘’sorunlu’’ mu yapmaktadır? Sizce tüm bu gençler depresyonda olduğundan, kendi psikolojileri bozuk olduğundan, kişisel problemleri olduğundan mı intihar etmektedir? Sizce toplumsal olarak bizlerin payı nedir? Sizce dayanışma içinde olan toplumlarda bunca intihar vakasına rastlanır mı? Bu devletin açıkladığı istatistiklere göre erkeklerdeki intihar vakalarının büyük çoğunluğu ekonomik sebepler, kadınlarınki ise aile geçimsizliği ile ilgilidir. Ve üniversite mezunu insanlarda intihar vakaları hızla artmaktadır. Türkiye’de yirmi yıl içerisinde intihar edenlerin sayısı 50 kat artmıştır. Kapitalizm insan emeğinin sömürüsü üzerine kurulu bir sistemdir. Bir başkasının ürettiğine el koyan, bir başkasının fikrine, varoluşuna, yarattığı bütün güzelliklere el koyan kapitalizm asalakça bir varoluş ortaya koyar. Ve bu durum çürümeyi yaratır. Kapitalizm emeğin yarattığına el koyduğundan sürdürülemez bir sistemdir. Fazladan ömür sürmektedir. Ve fazladan ömür süren her şey gibi çürümüşlüğünü topluma her geçen gün daha da fazla bulaştırmaktadır. Bunu yapmaktan başka çaresi yoktur çünkü ömrü tükenen ve artık son demlerini yaşadığını bilen bir yapı olarak çırpınmaktadır. Sistemin çürümüşlüğü toplumsal yaşama da bulaşmaktadır. Sistem çürümeyi daha fazla yaşayabilmek için örgütlemektedir. Her şeyin paraya endekslendiği, karın en önemli ve tek değer olduğu, para etmiyorsa bir şeyin anlamının olmadığı, bütün toplumsal ilişkilerin metalaştığı ve bunun normal olarak görüldüğü bir toplum yaratmaya çalışmaktadır. Bu topluma daha fazla yalnızlık, daha fazla bencillik, daha fazla acı, daha fazla ölüm olarak yansıyor. Her birimizi tek tek olduğumuzda kıskacına alıp yalnızlaştıran, adaletsizlik, geleceksizlik, sevgisizlik ile çaresiz bırakan bu sistem, bize çare olarak bu çürümeyi kabul etmeyi çürümeyi kabul etmediğimizde ise ölümü göstermektedir. Bugün intiharı ‘’bir yol’’ olarak seçmiş bütün arkadaşlarımızın; Enes’in, Sibel’in, Alper’in katili bu sistemdir. Kapitalist toplum, aramızdan aldığı her can için üzülelim, ağlayalım sonra normal şartlarda yaşıyormuş gibi hayatımıza devam edelim istiyor. Yüzbinlerce kişi depremde ölelim ama bir tek sorumlu dahi ceza almasın biz her gün kıymetsiz nesneler olarak nefes almaya devam edelim istiyor. Soma’da yüzlerce işçi, daha fazla kar için almadıkları iş güvenliği önlemleri yüzünden ölsün ama biz bunu ‘’işin fıtratı’’ olarak görelim istiyor. Öldürülen yüzlerce kadının katilinin, elini kolunu sallaya sallaya ceza almadan sokakta dolaşmasını normalleştirelim istiyor. Doğası için mücadele eden Reşit KİBAR ihale sahibi şirket tarafından jandarmaların gözü önünde kurşunlansın, öldürülsün ve katillerinin ceza almadan çıkmasını kabul edelim istiyor. Hrant DİNK öldürüldüğünde katilin kahramanca karşılanmasını, Türk bayraklarına sarınıp sarmalanmasını gururla karşılayalım istiyor. Kürtler katledildiğinde ses çıkarmayalım ve sıra bize gelene kadar izleyelim istiyor. Bizler kiranın, faturaların, yemeğin, evin peşine düşelim birbirimizin acısına kulaklarımızı tıkayalım istiyor. Eğer bu yaşananları görmezden gelirsek, birbirimizi duymazsak, kendimizle ilgilenirsek daha mutlu olacağımızı söylüyor. Bunu televizyonlarından, gazetelerinden, okumuş yazmışlarından, okullarından, yetkililerinden her gün söylüyor ve buna inanalım istiyor. İnanalım ki sorgulamayalım, inanalım ki mücadele etmeyelim istiyor. Ama bunu kabul ettiğimiz her gün, bu zulme sessiz kaldığımız her gün; daha mutsuz, kaygılı ve gelecekten umutsuz varlıklar olarak, yaşayan ölüler olarak devam ediyoruz bu hayata. İşte bunların hepsi aramızdan aldı Alper’i. İşte bunların hepsi Alper’i ve Alper gibi birçok insanı yaşamaktan uzaklaştırdı. Hepimiz sorumluyuz! Bu ilçede, ülkede, dünyada bir arada olmayı, dayanışma içinde, ortakça yaşamayı öğrenememenin sonuçları hepimiz için ağır oluyor. Kimimiz işçi cinayetlerinde kaybediyoruz sevdiklerimizi, kimimiz kadın cinayetlerinde, kimimiz kaçırılan çocuklarımızla, kimimiz benim başıma bir şey gelmez diye düşündüğü vakitlerden bir 6 Şubat sabahında... Hepimiz sorumluyuz, bu sistemin bir gün daha devam etmesine izin verenler olarak hepimiz sorumluyuz! Çağrımız tüm Samandağ Halkı’na, dünya halklarınadır; Başka bir yol var. Başka bir dünya mümkün. İnsanın insanı sömürmediği, dayanışmanın, eşitçe yaşamanın, sevginin, paylaşmanın, ortak olmanın hakim olduğu bir toplumda yaşamak mümkün. Bütün bu çürümeye karşı mücadele etmek; emek sömürüsüne, halkların katliamına, işçi ve kadın cinayetlerine, adaletsizliklere karşı mücadele etmek ve yeni bir dünya kurmak mümkün. Deprem sürecinde, yangınlarda, sellerde ve daha nice durumda geliştirdiğimiz dayanışmalar da gördüğümüz üzere; örgütlenmek, dayanışmak, paylaşmak, ortaklaşmak yaşatır. İnsana, topluma ve doğaya yaraşır olan budur. Yaşamak için, yaşatmak için örgütlenmeliyiz. Örgütlü mücadeleyi büyütmeliyiz. Bu sisteme karşı insanlık, eşitlik, özgürlük mücadelesi verenlere katılmalı, Devrim ve Sosyalizm mücadelesini büyütmeliyiz. Sistemin ölüm rüzgarına karşı kol kola girmeli bir avuç asalağın yaşamımızı belirlemesine izin vermemeliyiz. Ölümlerden ölüm seçenekleriyle karşımıza çıkan bu sistemi alaşağı etmeliyiz. Yalnız başına hiçbirimiz bu sistemle baş edemeyecektir. Deprem sürecinde, yangınlarda ve daha birçok yer de gördüğümüz üzere dayanışma yaşatır. Bugün örgütlenmek yaşamak, Bugün örgütlenmek yaşatmak, Bugün örgütlenmek insan olmanın zorunluluğudur. Alper’in de, bu sistem tarafından katledilen tüm dostlarımızın da ancak bu şekilde hesabını sorabiliriz. ‘’Bir sabah büyük büyük ateşler yanınca Eller temizlenecektir Bir tören olacaktır Ölülerimiz toplanacaktır.’’ Asla unutmayacağız ve mutlaka hesap soracağız."
"İNTİHAR DEĞİL CİNAYET!"
"İNTİHAR DEĞİL CİNAYET!" Samandağ Kuşalanı Mahallesi sakinlerinden Alper Uzel'in ölümünün ardından Kaldıraç Hareketi bir basın açıklaması düzenledi. Abdullah Cömert Alanı'nda düzenlenen basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: "Basına ve Komuoyuna, ‘’Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan Ne kadar acı geçmişse yaşayacağız Hepsini yeniden, bir bir dünyada Dünyadan ve dünyayla sana sığınırım’’ Alper Uzel, dostumuz, yoldaşımız iki gün önce yaşadığı evin damında kendini asarak hayatına son verdi. 25 yaşında olan Alper, dün toprağa verildi. Her yıl 15-24 yaş arası binlerce genç intihar ederek yaşamına son vermektedir. Sizce bu olağan mıdır? Bu o binlerce kişiyi ‘’sorunlu’’ mu yapmaktadır? Sizce tüm bu gençler depresyonda olduğundan, kendi psikolojileri bozuk olduğundan, kişisel problemleri olduğundan mı intihar etmektedir? Sizce toplumsal olarak bizlerin payı nedir? Sizce dayanışma içinde olan toplumlarda bunca intihar vakasına rastlanır mı? Bu devletin açıkladığı istatistiklere göre erkeklerdeki intihar vakalarının büyük çoğunluğu ekonomik sebepler, kadınlarınki ise aile geçimsizliği ile ilgilidir. Ve üniversite mezunu insanlarda intihar vakaları hızla artmaktadır. Türkiye’de yirmi yıl içerisinde intihar edenlerin sayısı 50 kat artmıştır. Kapitalizm insan emeğinin sömürüsü üzerine kurulu bir sistemdir. Bir başkasının ürettiğine el koyan, bir başkasının fikrine, varoluşuna, yarattığı bütün güzelliklere el koyan kapitalizm asalakça bir varoluş ortaya koyar. Ve bu durum çürümeyi yaratır. Kapitalizm emeğin yarattığına el koyduğundan sürdürülemez bir sistemdir. Fazladan ömür sürmektedir. Ve fazladan ömür süren her şey gibi çürümüşlüğünü topluma her geçen gün daha da fazla bulaştırmaktadır. Bunu yapmaktan başka çaresi yoktur çünkü ömrü tükenen ve artık son demlerini yaşadığını bilen bir yapı olarak çırpınmaktadır. Sistemin çürümüşlüğü toplumsal yaşama da bulaşmaktadır. Sistem çürümeyi daha fazla yaşayabilmek için örgütlemektedir. Her şeyin paraya endekslendiği, karın en önemli ve tek değer olduğu, para etmiyorsa bir şeyin anlamının olmadığı, bütün toplumsal ilişkilerin metalaştığı ve bunun normal olarak görüldüğü bir toplum yaratmaya çalışmaktadır. Bu topluma daha fazla yalnızlık, daha fazla bencillik, daha fazla acı, daha fazla ölüm olarak yansıyor. Her birimizi tek tek olduğumuzda kıskacına alıp yalnızlaştıran, adaletsizlik, geleceksizlik, sevgisizlik ile çaresiz bırakan bu sistem, bize çare olarak bu çürümeyi kabul etmeyi çürümeyi kabul etmediğimizde ise ölümü göstermektedir. Bugün intiharı ‘’bir yol’’ olarak seçmiş bütün arkadaşlarımızın; Enes’in, Sibel’in, Alper’in katili bu sistemdir. Kapitalist toplum, aramızdan aldığı her can için üzülelim, ağlayalım sonra normal şartlarda yaşıyormuş gibi hayatımıza devam edelim istiyor. Yüzbinlerce kişi depremde ölelim ama bir tek sorumlu dahi ceza almasın biz her gün kıymetsiz nesneler olarak nefes almaya devam edelim istiyor. Soma’da yüzlerce işçi, daha fazla kar için almadıkları iş güvenliği önlemleri yüzünden ölsün ama biz bunu ‘’işin fıtratı’’ olarak görelim istiyor. Öldürülen yüzlerce kadının katilinin, elini kolunu sallaya sallaya ceza almadan sokakta dolaşmasını normalleştirelim istiyor. Doğası için mücadele eden Reşit KİBAR ihale sahibi şirket tarafından jandarmaların gözü önünde kurşunlansın, öldürülsün ve katillerinin ceza almadan çıkmasını kabul edelim istiyor. Hrant DİNK öldürüldüğünde katilin kahramanca karşılanmasını, Türk bayraklarına sarınıp sarmalanmasını gururla karşılayalım istiyor. Kürtler katledildiğinde ses çıkarmayalım ve sıra bize gelene kadar izleyelim istiyor. Bizler kiranın, faturaların, yemeğin, evin peşine düşelim birbirimizin acısına kulaklarımızı tıkayalım istiyor. Eğer bu yaşananları görmezden gelirsek, birbirimizi duymazsak, kendimizle ilgilenirsek daha mutlu olacağımızı söylüyor. Bunu televizyonlarından, gazetelerinden, okumuş yazmışlarından, okullarından, yetkililerinden her gün söylüyor ve buna inanalım istiyor. İnanalım ki sorgulamayalım, inanalım ki mücadele etmeyelim istiyor. Ama bunu kabul ettiğimiz her gün, bu zulme sessiz kaldığımız her gün; daha mutsuz, kaygılı ve gelecekten umutsuz varlıklar olarak, yaşayan ölüler olarak devam ediyoruz bu hayata. İşte bunların hepsi aramızdan aldı Alper’i. İşte bunların hepsi Alper’i ve Alper gibi birçok insanı yaşamaktan uzaklaştırdı. Hepimiz sorumluyuz! Bu ilçede, ülkede, dünyada bir arada olmayı, dayanışma içinde, ortakça yaşamayı öğrenememenin sonuçları hepimiz için ağır oluyor. Kimimiz işçi cinayetlerinde kaybediyoruz sevdiklerimizi, kimimiz kadın cinayetlerinde, kimimiz kaçırılan çocuklarımızla, kimimiz benim başıma bir şey gelmez diye düşündüğü vakitlerden bir 6 Şubat sabahında... Hepimiz sorumluyuz, bu sistemin bir gün daha devam etmesine izin verenler olarak hepimiz sorumluyuz! Çağrımız tüm Samandağ Halkı’na, dünya halklarınadır; Başka bir yol var. Başka bir dünya mümkün. İnsanın insanı sömürmediği, dayanışmanın, eşitçe yaşamanın, sevginin, paylaşmanın, ortak olmanın hakim olduğu bir toplumda yaşamak mümkün. Bütün bu çürümeye karşı mücadele etmek; emek sömürüsüne, halkların katliamına, işçi ve kadın cinayetlerine, adaletsizliklere karşı mücadele etmek ve yeni bir dünya kurmak mümkün. Deprem sürecinde, yangınlarda, sellerde ve daha nice durumda geliştirdiğimiz dayanışmalar da gördüğümüz üzere; örgütlenmek, dayanışmak, paylaşmak, ortaklaşmak yaşatır. İnsana, topluma ve doğaya yaraşır olan budur. Yaşamak için, yaşatmak için örgütlenmeliyiz. Örgütlü mücadeleyi büyütmeliyiz. Bu sisteme karşı insanlık, eşitlik, özgürlük mücadelesi verenlere katılmalı, Devrim ve Sosyalizm mücadelesini büyütmeliyiz. Sistemin ölüm rüzgarına karşı kol kola girmeli bir avuç asalağın yaşamımızı belirlemesine izin vermemeliyiz. Ölümlerden ölüm seçenekleriyle karşımıza çıkan bu sistemi alaşağı etmeliyiz. Yalnız başına hiçbirimiz bu sistemle baş edemeyecektir. Deprem sürecinde, yangınlarda ve daha birçok yer de gördüğümüz üzere dayanışma yaşatır. Bugün örgütlenmek yaşamak, Bugün örgütlenmek yaşatmak, Bugün örgütlenmek insan olmanın zorunluluğudur. Alper’in de, bu sistem tarafından katledilen tüm dostlarımızın da ancak bu şekilde hesabını sorabiliriz. ‘’Bir sabah büyük büyük ateşler yanınca Eller temizlenecektir Bir tören olacaktır Ölülerimiz toplanacaktır.’’ Asla unutmayacağız ve mutlaka hesap soracağız."
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sovtna.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.