Başkalarının Tarihiyle Övünmek: Kendi Köklerinden Kopmanın Sessiz Çığlığı-Ali Arslan Yazdı

KÖŞE YAZILARI 28.08.2025 - 12:44 34585+ kez okundu.
 

Başkalarının Tarihiyle Övünmek: Kendi Köklerinden Kopmanın Sessiz Çığlığı-Ali Arslan Yazdı

Başkalarının Tarihiyle Övünmek: Kendi Köklerinden Kopmanın Sessiz Çığlığı-Ali Arslan Yazdı
Başkalarının Tarihiyle Övünmek: Kendi Köklerinden Kopmanın Sessiz Çığlığı-Ali Arslan Yazdı Kendi tarihini bilmeyen bir millet, başkalarının tarihiyle övünür. Bu söz sadece bir uyarı değil, aynı zamanda içten içe yaşanan bir kimlik krizinin yankısıdır. Bu kriz, bugün pek çok topluluğun hafızasında derin izler bırakıyor. Özellikle de biz Arap Aleviler için... Yüzyıllardır bu toprakların bir parçasıyız. Diller, inançlar, kültürler arasında çoğu zaman görünmeyen, çoğu zaman da görmezden gelinen bir yerimiz oldu. Tarihin sayfalarına kendimizi yazamadık. Yazmak isteyenler ya susturuldu ya da asimile edildi. Bugün geldiğimiz noktada, kendi geçmişimize dair sorduğumuz soruların çoğu yanıtsız. Kendimize “Biz kimiz?” diye sorduğumuzda, cevaplar ya başkalarının tanımlarında gizli ya da belleğimizde silik. Kendi tarihini bilmemek, sadece geçmişi unutmak değil, geleceği de başkalarının ellerine bırakmaktır. Çünkü kimliğini tanımlayamayan bir topluluk, başka kimliklerin gölgesinde yaşamaya mahkûmdur. Bu da bizi, başkalarının kahramanlarını alkışlamaya, kendi değerlerimizi ise unutmaya iter. Bugün ne yazık ki pek çok Arap Alevi gencin, kendi inançsal kökenine, kültürel mirasına, tarihi yolculuğuna dair bilgisi ya yok ya da oldukça sınırlı. Bunun sebepleri çok katmanlı: sistematik yok sayılma, eğitimde yer bulamama, toplumsal baskılar, medya temsiliyetsizliği ve içimizdeki sessizlik... Evet, bazen kendi içimizde de konuşmuyoruz. Konuşamıyoruz. Çünkü ne zaman kimliğimizi dillendirmeye kalksak, ya ötekileştiriliyoruz ya da “bölücülük”le suçlanıyoruz. Ama kimlik talebi bir ayrışma değil, bir varoluş çabasıdır. Kendini tanımak, başkasını dışlamak değil; tersine, farklılıklar içinde kendine yer açmaktır. Artık suskunluğu bırakmanın zamanı geldi. Tarihimizi öğrenmeli, anlatmalı, yazmalı ve sahiplenmeliyiz. Sözlü geleneklerin arşivlerden çıkıp yazılı tarih haline gelmesi gerek. Gençlerimize bu bilinci aktarmalı, kimliklerinden utanmadan konuşabilecekleri zeminleri kurmalıyız. Çünkü biz de bu coğrafyanın parçasıyız. İnancımızla, dilimizle, kültürümüzle, direnişimizle... Unutmayalım: Tarihini yazamayanlar, başkalarının tarihinin dipnotu olmaya mahkûmdur.
Başkalarının Tarihiyle Övünmek: Kendi Köklerinden Kopmanın Sessiz Çığlığı-Ali Arslan Yazdı
Başkalarının Tarihiyle Övünmek: Kendi Köklerinden Kopmanın Sessiz Çığlığı-Ali Arslan Yazdı Kendi tarihini bilmeyen bir millet, başkalarının tarihiyle övünür. Bu söz sadece bir uyarı değil, aynı zamanda içten içe yaşanan bir kimlik krizinin yankısıdır. Bu kriz, bugün pek çok topluluğun hafızasında derin izler bırakıyor. Özellikle de biz Arap Aleviler için... Yüzyıllardır bu toprakların bir parçasıyız. Diller, inançlar, kültürler arasında çoğu zaman görünmeyen, çoğu zaman da görmezden gelinen bir yerimiz oldu. Tarihin sayfalarına kendimizi yazamadık. Yazmak isteyenler ya susturuldu ya da asimile edildi. Bugün geldiğimiz noktada, kendi geçmişimize dair sorduğumuz soruların çoğu yanıtsız. Kendimize “Biz kimiz?” diye sorduğumuzda, cevaplar ya başkalarının tanımlarında gizli ya da belleğimizde silik. Kendi tarihini bilmemek, sadece geçmişi unutmak değil, geleceği de başkalarının ellerine bırakmaktır. Çünkü kimliğini tanımlayamayan bir topluluk, başka kimliklerin gölgesinde yaşamaya mahkûmdur. Bu da bizi, başkalarının kahramanlarını alkışlamaya, kendi değerlerimizi ise unutmaya iter. Bugün ne yazık ki pek çok Arap Alevi gencin, kendi inançsal kökenine, kültürel mirasına, tarihi yolculuğuna dair bilgisi ya yok ya da oldukça sınırlı. Bunun sebepleri çok katmanlı: sistematik yok sayılma, eğitimde yer bulamama, toplumsal baskılar, medya temsiliyetsizliği ve içimizdeki sessizlik... Evet, bazen kendi içimizde de konuşmuyoruz. Konuşamıyoruz. Çünkü ne zaman kimliğimizi dillendirmeye kalksak, ya ötekileştiriliyoruz ya da “bölücülük”le suçlanıyoruz. Ama kimlik talebi bir ayrışma değil, bir varoluş çabasıdır. Kendini tanımak, başkasını dışlamak değil; tersine, farklılıklar içinde kendine yer açmaktır. Artık suskunluğu bırakmanın zamanı geldi. Tarihimizi öğrenmeli, anlatmalı, yazmalı ve sahiplenmeliyiz. Sözlü geleneklerin arşivlerden çıkıp yazılı tarih haline gelmesi gerek. Gençlerimize bu bilinci aktarmalı, kimliklerinden utanmadan konuşabilecekleri zeminleri kurmalıyız. Çünkü biz de bu coğrafyanın parçasıyız. İnancımızla, dilimizle, kültürümüzle, direnişimizle... Unutmayalım: Tarihini yazamayanlar, başkalarının tarihinin dipnotu olmaya mahkûmdur.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sovtna.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.